19 Eylül 2010 Pazar

DEVR-İ AŞK

DEVR-İ AŞK

Evren bilinçte mevcuttur.
“Ben gizli bir hazine idim bilinmek istedim.”

Bilinmeyi arzu etmeden önce bir hazine olduğunu bilen O’dur.
Ve Evrenleri yaratır…

O; yok, vardır. Var, yoktur.
O; Hiç, heptir. Hep, hiçtir.
Birliktedir.
İkisini Bir Eden’dir. Birlikte ikisinde de Olabilendir.
İkisinde nasıl birlikte olabildiği, tanımlanamaz Ol’Andır.
Ve ne ise O, O An’da Olmakta Ol’Andır. Ve kendi halini kendisi bilebilendir.
O; yaradılışla birlikte görünüşe çıkan ve yokluğundan var Ol’Andır. Varlıktır.
Varlık oluş, O’nun kendini bilme eylemidir.
Bilinçtir. Bilinçliliktir.
Varlık; varoluşa saçılan, parçalarına ayrılmadan önceki ilk bilinçtir.
Ve hepsi olarak da tüm bilinçtir.
Var Ol’mayı arzulayan Bilinçtir.
Saf bilinçtir. Ben Ben’imdir.
Ve bu nedenle Varlık saftır.
Saf Bilinçtir.
Ve görünüşe çıkışta kendinden değerlidir.
Varlık boyutları; tıpkı Tanrı’nın Bahçesindeki, bin bir çiçekler ve ağaçlar gibi, farklı ve çok boyutludur. Hepsinin de toprağı saf bilinçtir.
Saf Bilinç; tüm boyutların toprağı olması nedeniyle aynı zamanda varoluş ağacının, potansiyeller alanıdır.
Varlık oluşumundan toplanan ve derlenen bilgilerin biriktiği, bir sonraki varoluşa kadar saklanacağı işleneceği ve tekrar evrenlere saçılacağı yer saf bilinç toprağıdır.
Bilinç olmadan varlık olamaz, varlık olmadan da bilinç olamaz.
Evrendeki her şeyin kendisinde, tezahür edişine uygun bir bilinci vardır. Çünkü görünüşe çıkmıştır. Görünüşe çıkış; Bilinçtir.

Varlık; saf bilinçle, ne ise O, O Ol’duğunu Bilen’dir.
Bilmiş Ol’Andır.
Ben’im; -Kendisi- Ol’muş Ol’Anın bilebildiği; HERŞEY OL’AN’dır.

O’nun; “Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim.” Arzusundan sonra varoluşa çıkan Bilinen -Kendisidir-. BEN BEN’İMdir.

Ben Ben’im de bir deneyimdir. Varlığın kendi, Aşk Ol’duğu asalını deneyimlediği ve tüm varlığını kucakladığı, deneyimidir.
Her şey bir anda tümel olarak görülür, ve bağışlanır.
O’na ve O Ol’An her şeye hayranlık, sonsuz kabul, sonsuz şükür sonsuz şefkat ile varoluşun -Tanımlanamaz Ol’Anı, eğer ki söze dökmek gerekiyorsa, tek kelimeyle AŞK’tır. Muhteşemdir.
Saf ve gerçek haliyle ilk defa Ben Ben’imde AŞK hissedilir ve yaşanır.
Yaşanan ne sonsuzluktur ne de son.
Ne yokluktur ne varlık.
Asla tanımlanamaz.
Sanki şimdiye kadar tanımlananlarda, tanımsızı, hatırlamak için gevezece sayıklamalarımızdan ibarettir. Ve pekaladır.
O tanımsızdır.
Zamansızdır.
Mekansızdır.
Aşk’tır. Sevgi’dir.

Yine söze dökmek ve hep Ol’duğumuz yere; Ben Ben’ime gelebilmek için;
aslında; saf bilincin toprağından baktığımızda; sonsuzluk ve sınırsızlık diye bir kavram ve tanım da yoktur.
Sonsuzluk, çoklu bakışın (zihin – ego), Baki Ol’Anı tanımlama uğraşından başka bir şey değildir.
Sonuçta; Sonsuzluğu tanımlayarak tanıma getiren zihindir.
Sonlu olan ve sınırları olan zihnimiz, -tanımsızı- sonsuzluk olarak tanımlayarak anlamaya çalışır.
Sonsuzluk ve sınırsızlık ikisi de dualite olgusunun içinde zihnin yarattığı tıpkı; zaman ve mekan gibi varlık boyutlarının kutuplarını oluşturmaktadır.
İllaki anlamak istiyorsak; Sonsuz Şimdi; evrimimizde ve tekamülümüzde, bizlerin anlayışını çok boyutluluğa hazırlayan ve süreçlerimizi daha çok kolaylaştıran kavramdır.
Sonsuz Şimdide; An’lar, mevcudiyeti ifade eder.
An, zaman değildir.
An; ne geçmiştir ne de gelecektir.
An; basitçe O An’da ne deneyimleniyorsa hepsidir.
An; ne oluyorsa ne varsa ne ise basitçe O’dur.
Ve kendimizdir.
An’da her şey yiter. Yitirilir. Geçmiş ve gelecek yitirilir. Zaten hiç olmamışlardır.
Yitmiyorsa ne An Ol’unabilir ne de -eylemin- kendisi olunabilir.
An’da; ne ise O Ol’An, Ol’maktadır.

An; Bir yere ulaşmakla bir yere varmakla veya bir şey olmakla ilgili değildir, sadece -kendisi- Olmakla ilgilidir.
Ve kendisi Ben Ben’im Ol’An, AŞK’tır.

Nihayet sonsuz zamanlardan sonra, Devr¬-i Aşk’tayız.
2012 başlangıçtır.
Bundan sonra –Devir-, kalbin devri, son söz kalbin sözüdür.
Devir, kendiliğine, insana, varlığına ve Ol’uşa, hasbihalde Aşk Devridir.
Aşk; saf bilinçlerin Altın terazisinde tartılabilir…
Ve sadece Aşk Ol’An İnsan, Aşk’ı yaşayabilir ve Aşk’ın Hak’ını, Hak edene verebilir.


Ne Mutlu Bize!


Nilgün Nart

*

DEVR-İ AŞK

Beden kapısının bekçisiyim
Kapıyı açmakla görevliyim
Kapı ki;
Sonsuz gözü Ol’An
Sarmalanmış içrek içrek
Sessizlikte uyumakta

Açtığında
Serilecek yüreğin
Sonsuz ışıklı Evrenler üzerine
Sanki sensin gibi
Uzaktan göz kırpacaklar
Hangi Alemde
Huşuya dalmak istersin?
Diyecekler…
İnan bana
Ötelediğin ve bazende örselediğin
Ve şimdi açtığın
Ve sana aslında her zaman açık kapıdan
Bir adım gitmek istemeyeceksin.
Tam Eşikte
Alfa ve Omega’da duracaksın
Durdukça eşiklerde
Ve Eşiklerin üzerine yuva kurdukça
Sonsuzluk sana Yol gösterecek
Kendisinin hiç gitmediği
Yer Ol’mayan Bilinmezlere
Gönül Dergahındaysan eğer
Orada
Görecek gözlerin olacak
Kucaklaşacak dostların
Ve Dostlar ki
Saklanmışlar belirsizliklerin içine
Velhasıl
Sen ki
Kendiliğin Sonsuz Enginliğinde
Hiç düşlenmemiş Ol’Anı düşleyebilesin
Dileyesin
Ve
Aşk Ol’An yüreğini
Evrenlere SER-ESİN diye
Sevgili
Es esebildiğin kadar Sonsuzluğunda
Devir; Aşk’ın Devri
Aşk Sen’sin
Ve Sen Sevgili
Bil ki
Estikçe ve Aktıkça

Kendindesin….


Nilgün Nart / İstanbul / Kızkulesi/ 28.04.2010