30 Eylül 2008 Salı

EVRENESEL VAROLUŞ V – Sevmek Var Ol’maktır

EVRENESEL VAROLUŞ V - Sevmek Var Ol’maktır.

SevdiğinizdeYalnız değildiniz
Yalnız Değilsiniz.
Asla yalnız Ol’madınız.
Çünkü; sevdiğinizde ve sevgi Ol’duğunuzda bütün Evren sizinle birlikte Ol’ur. Şah damarınızda nabız gibi atar.

Sevgi; Var Ol’uşun biçimidir.Ve; Var Ol’uş önce kabı yaratır içine akmak için. Kap; biçim Ol’An insandır. Sonra Var Ol’uş biçimin içine üfler, sevgi Ol’arak doldurur kabı; İnsanı.

İşte tam bu An’da Hadis-i Kudside “yere göge sığmam mu’min kulumun kalbine sığarım” buyurduğu gibi, Var Ol’uş; İnsan, sevgi Ol’duğunda insanın içine dolandır. İnsan’da tecelli Eden’dir.
Sevgi basitçe Ol'maktır.
Tam ve Bütün Ol'maktır.
Tam ve Bütün isek eksik olamayız.
Eksik Ol'duğumuzu sanıyorsak da yanılsama içindeyizdir.
Eksiklik algısı yanılsamadır.
Sevgi Ruh için tıpkı nefes almak gibidir.

Nefes beden içindir. Fiziksel Yaşamın devamı ile ilgilidir.Ya nefes alırsınız yaşamdasınızdır.Ya da nefes almazsınız ve yaşamda değilsinizdir. Ölüsünüzdür.

Sevgi Gönül-Ruh ile ilgilidir. yüreğinizde manalardan Ol’uşan Ebedi Yaşamın devamı ve fiziksel dünyada da geçek kılınması ile ilgilidir.
Ya sevgisinizdir. Sevgi sizden akmakta ve taşmaktadır. Canlısınızdır. Ya sevgi değilsinizdir.
Sevgiyi hissedememekte, sevgi olamamaktasınızdır. Cansızsınızdır.

Nefes almak; fiziksel varlığın fiziğinde Ol’An bir kendiliğindenliktir. Basitçe nefes alırız.

Sevgi; tıpkı nefes almak gibi varlığımızda basitçe kendiliğinden Ol’duğunda gerçek Ol’uruz.

Fakat sevgi; illuzyon alemlerinden Ol’uşa çıkarken, kendimizi yüreğimizde ki gibi gerçek kılmak isterken mana ve görüntü kırılmasına uğrar.
Kırılma; manada eksik algıya ve ayrılığa, görüntüde ise çokluğa ve ikiliğe neden Ol’ur.Burada Tekamülün Yasası devrededir.
Aslında yine her şey yüksel planlardan bakıldığında bir şekilde sevgidir, sevgidendir. Çünkü her yerde Ol’An ve görünüşe çıkan, yine kendini kendi Aleminde arayan; ve sevgiyi; kendini “sevgi Ol’arak” gerçek kılmaya (hatırlama) çalışan O’ndan başkası değildir.

Bütün bu telaş ve kaos; kendini unutuşun ve için için yeniden yanıp tutuşan kendine kavuşma arzusunun; Aşkın, görünüşe çıkmasından başka bir şey değildir.

Kendini “unutuş-hatırlayış”=Tekamül; Bir’in İlk Yasasıdır.
Bir; Hep ve Hiç Ol’Andır.
Hep ve Hiç Ol’ması Varlığının doğasıdır.
Yok Ol’abildiği için Var’dır. Ve var Ol’abildiği için de yok Ol’ur. Döngünün; hepsi ve hiçi “kendisidir”.
Basitçe Var’dır.Şimdi Buradadır. Ben Ben’imdir.
Kendini unutur. Ve kendine evrilmeye -tozadan taştan nebattan hayvandan bilinçli varlığa- kendini hatırlamaya başladığındaki süreç Tekamül Yasaları ile şekillenir.

Bir; evrenlere kendini kendinde unutup varlığını kendinde bilmek için açılır. Açılım; genişleme ve genişleyen bilinçte kendini Sonsuz ve Sınırsızca; sonsuzluğunu ve sınırsızlığını bilme ve bildikçe kendini her bildiği varlıkta bir kez ve sonsuz kez daha kucaklamak ve kendini her varlıkta ayrı ayrı Ol’uşlarını sevmek ve istisnasız her Ol’uşta kendi güzelliğini seyreylemek içindir.

“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim” hadisinde Tekmülün Yasası ifade bulduğu gibidir.

BİR; hiçlik, kozmik ilke - kozmik prensibin dahi Ol’madığı An’daki Ol’An veya Ol’mayan ne ise Bilinmeyen -Ne karanlıktır-, -Ne ışıktır-.

Sadece ve yalın ve basitçe Bir’dir ve “O” Bir “O”dur.
Aynı zamanda kozmik ilke ve kozmik prensiptir.
Hiçbirisi Ol’mayan Bir’dir.
Var Ol’uş; O’nun; kendini kendinde bilme ve kendini her şeyde sonsuz kez sevme Arzusudur.
Hayat; O’nun -Görünüşe- çıkmış “Var” Ol’uşudur.
Var Ol’ma Arzusudur.
Varoluş O’nun; Sonsuz Şimdideki “Varlık” Ol’ma Neşesidir.
Tek’likten çokluğa çıkışta O’na Ol’Andır.
Işık gibi parlayan ve Evrenleri perde perde coşkuyla görünüşe çıkarandır.
Neşe; varlığın yaratım enerjisidir.
Kıvılcım gibidir; tıpkı çiçeklerin birden patlayıp çiçek açması, denizlerin dalgaları sahile vurması, şimşeklerin rahmetleri yağdırmadan önceki kıvılcımları, yada evrenlerin ortaya çıkışındaki ve her An varlığımızda irili ufaklı patlayan bing banglerdir. O’na Ol’Anlardır. Kısaca neşedir.

Ruh; kendini bildiğinde, kendini her yerde gördüğünde, kendi doğasını hatırlar. Aydınlanma; O’nun, Ol’makta Ol’duğu; NEŞEnin hatırlanmasıdır.
Hatırlar. Neşe Ol’ur. Vecde girer.
Vecd; Kendini her yerde bulmanın sevincidir.
Kendini bulmanın sevinci “Cenneti Dünyaya indirmektir”.
Dünya veya “Yuva”-Şimdi Burada- Ol’manın farkındalığıdır.
Cennetler Dünyadan yaratılır.
Ve bizler dünyadan yarattığımız cennetlere yükselebiliriz.

Ve “Çocuk gibi Ol’madıkça cennetin kapısından giremezsiniz” diyen Hz İsa basitçe “Kendini Bil”, sevgi Ol’duğunu ve her yerde kendinin Ol’duğunu bil, bilki sevebil, demişti.

Bu nedenle aslımızı Ol’An sevgiyi unuttuğumuz her An gerçekten de cehennemdir.

İçimizdeki boşluğu dolduramayışımız, kendimizi yüreğimizden başka her yerde arama çabamız, aradıkça mekanın sınırlarına ve zamanın şartlarına ruhunuzun hapsoluşu, incinmemek için takındığımız maskeler ve ruhumuzun etrafına ördüğümüz duvarlar ve gittikçe derinleşen yalnızlığımız, anlaşılamamanın ve kendimizi bulamanın derinliğinde eriyemeyişimiz. Bilen için her biri incidir. Hazineden armağandır. Sevgilidendir. Tekamülün Yasasıdır.

Allah’a şükürler Ol’sun ki sonuç ta her birimizin dönüşü Hazineye’dir. O’nadır.

Dünyada Şimdi Burada içimizde ve dışımızda dönen kaosların – İlluzyon (yokluktan) arasından geçip düzene gerçeğe ( varoluşa) geçiyoruz. Yükseliyoruz. (oyunu fark edip, tam ve bütün Ol’duğumuzu hatırladıkça, yani yoktan Var Ol’dukça, korkuyla ve korkuyla ilgili her şeyi bırakıp, sevgiyle var Ol’mayı seçtikçe genişliyoruz.)

Sevdikçe gerçeğiz. Sevdikçe Var’ız.
Sevmediğimiz her An illuzyona karışıyoruz.
Sonra yine sevdikçe Var Ol’uyoruz.
Bu öyle bir kapı ki; niyet üzre çalışıyor. Niyet sevgidense her An’da kendimizi içeri alıyoruz. Sırat (Sırat Köprüsü) üstündeyiz. Geçiyoruz. Niyet sevgiden değil de neftsen ise kendimizi dışarı çıkarıyoruz; illuzyona. Sırattan düşüyoruz yokluk alemine.
Ne zamanki sevgiyi yaşamımızda akışa geçireceğiz, ve “Akış” Ol’acağız her An’da Yolumuz kapıdan içeri Ol’acak işte O zaman yalnız olmadığımız bileceğiz. Yuva’da Ol’acağz.

İlluzyon Alemleri; doğası gereği el elde baş başta Ol’unan Alemlerdir. Çünkü illuzyon olduğumuz alemlerde; el ele baş başta Ol’mak “anlatabileceklerimiz birbirimizin anlayacağı kadardır” deyişinde ifade bulur.
Duyamayız göremeyiz söyleyemeyiz.
İlluzyon alemlerinin simyası sabırdır; kumu altın eyler.
İmandır; düşü gerçek eyler.
Tüm bunları ayırt etmek ve Sevgi Ol’mayı seçmek ve Ol’mak; insanı İNSAN eyler.

Sevmek; İnsan Ol’manın farkıdır. Zekadır. Cesarettir. Kudrettir. Aşktır.
Sevmekten asla asla vazgeçmeyiniz.
Her şeye ve herkese rağmen seviniz.
Hazine sevmektir.
Sevgiden gayrisi bütün alemlerde ve evrenlerde illuzyondur.SevdiğinizdeYalnız değilsinizYalnız DeğildinizAsla yalnız Ol’madınız.Sevdiğinizde her şey SİZ de, Sizin ile birlikte.Sevgiyseniz; O’ndasınız. O’ndansınızVaroluştasınız.

O’nun Varlığa çıkış Arzusu Ol’An; Hayatımızın paha biçilmez Ol’duğunu, sevginin ise “Kendimiz” Ol’duğunu ve Tek Yol’umuzun; kendimizde ve diğer kardeşlerimizde yaşamı ve canı aziz tutmak, yükseltmek ve yüceltmek Ol’duğunu her daim hatırlamak basitçe Var’Ol’maktır.
Var Ol’uşa; -Varlığımızla- hizmet etmektir.

Çünkü; Sevgi Ol’mak; Sevgide Ol’mak; Sevgiden Ol’mak basitçe; Var Ol’maktır.

Nilgün Nart
28/09/2008 İstanbul

7 Eylül 2008 Pazar

EVRENESEL VAROLUŞ IV - Bilgiyle ve Sevgiyle Varolmak

EVRENESEL VAROLUŞ IV - Bilgiyle ve Sevgiyle Varolmak

Sonsuz zamanlar sonra, aklımızın değil düşlerimizin bile düşlemekten yorulduğu, kutsal “Bekleyişimizin” ve “Arayışımızın” Hazinesine henüz dokunamadığımızı sanmanın huzursuzluğu ve hırçınlığı var üzerimizde.

Aslında hepimiz hazinemize çoktan dokunduk
Hatırlamamız gerekeni hatırladık.
Ol’makta Ol’Anı gördük.
Şimdi Buradayım.
Ben Ben’im.

“Şimdi Buradayım ve Ben Ben’im” bilgisi Ol’makta Ol’Andır ve hazinedir.
Işıklar yanmıştır, görmeyi seçmiş Ol’Anlar, görülmesi gerekeni görmüştür.

Işıklar yandıktan ve görülmesi gereken görüldükten sonra; ya ışıklar yanık olarak evin içinde oturmaya devam ederiz (Atalet ve eylemsizliğimiz bizi şimdiye kadar okuyarak aldığımız ve Ol’duğumuzu sandığımız bilgilerin obsesyonuna götürebilir) veya dışarı çıkar ve “Şimdi Burada Ben Ben’imi; sevginin ve aşkın hatırı için Ben’imin içindeki Sonsuz iyiliğin bilişinde, hatırlayışın açıklığında ve netliğinde sessizce gerçek eyleriz.

Değişimlerin en büyük özelliği; gerek toplumsal gerekse bireysel kaoslarımızın etrafımızda çılgınca dönerek aktörleriyle birlikte hasat mevsimine ve kendi liyakatımıza hizmet etmeleridir.

Şimdi Burada; Yol’da yürüyen yolcu için en büyük sınav (kendinden kendinedir); ayırt etme yeteneğinde ne kadar keskinleştiği, Yol’da yürümek için ne kadar azimli Ol’duğu, şimdiye kadar edindiği bilgiyi içi ve dışı Bir eylemek için mi kullandığı, Ol’makta Ol’Ana teslimiyeti, her teslimiyetten sonra bilinçli olarak varoluşu ( yeni varoluşun paradigmaları sevgi aşk güzellik iyilik bereket huzur barış ve özgürlüktür) seçerek çıkışı ve yeni paradigmaları ne kadar Ol’duğudur. (yaşamında yarattığıdır)
(Her ne kadar sevgi barış özgürlük üç boyutlu realitede dualistik olarak tanınsalarda aslında Varlığın ideasında Ol’An saf ve net Ol’uşlardır. Karşıtları Ol’duğunu sandığımız yanılsamaları şimdi burada farkındalığımızı açmak ve aşmamız içindir.)

Varlığımızın güzel hatırı için artık ataleti bilgiyle kırarak, kapıdan (maske ve hapishaneden) sevgiyle dışarı çıkıp düşlerimizi gerçek kılalım.

Basitçe Şimdi Buradasınız.
“Var’sınız”
Ve değişen her şeyin içinde ki “Değişmeyensiniz”.
“Ben Ben’im”

Ve “Değişmeyen” (varlığımızın farkındalığı) OL’duğumuzda, değişmeyen olduğumuzun bilgisiyle ve sevgiyle “Şimdi Burada” değiştirmek istediklerimizi değiştirebiliriz.

Yaşamlarımızda; Işığın Şifanın Bereketin Sevginin Aşkın Güzelliğin ve İyiliğin açığa çıkması için Bilginin ve Sevginin ancak birlikte kullanımı hizmet edebilir.

Tek başına sevgi yeterli değildir. Var Ol’An sevginin bilgiyle kullanılması hayrı ortaya çıkarır.
Bilgi Ol’madan sevgi, sevgi Ol’madan bilgi; tek kanatlı kuş gibidir.
Uçamayız. Her uçmaya kalktığımızda nefsin batağına saplanırız.
Sanıyoruz ki uçuyoruz. Uçtuğumuz alem illuzyon alemidir.
Bilgi ve Sevgi; BİR Ol’duğunda her An’ın aydınlığına doğabiliriz.
Her An’da yeni Ol’abiliriz.

Bilgi sevgiyi koruyarak; Sevgi Ol’An kendimizi, her An’da Koşulsuz İhtiyaçsız ve Zararsız kılar.
Sevgi bilgiye her An’da “Can” katarak, yaşamı, YAŞAM, insanı İNSAN kılar.

Tek başına istenilen güç yani sevgi olmadan kullanılan bilginin gücü; insanoğluna şimdiye kadar zarar vermiştir.
Zarar vermeyen tek Güç;
Sevgiyle kullanılan Bilginin Gücüdür.
Bilgiyle kullanılan Sevginin Gücüdür.
Ve birlikte Bir Tek Güç; KUDRET olarak açığa çıkar.
Kudret; bilgiden ve sevgiden doğandır.

Bilgi şudur; İnsan önce “kendine” gelebilmelidir ki Bir Ol’abilsin.
İnsan Kendini bilmeden ne Bir olabilir ne de Bir’liğe gelebilir.
“Kendini” bilmeden “bir” Ol’duğunun sanısı, insanın kendisine ve çevresine zarar verir.
Buradaki “bir” olsa olsa Süper Egodur.
Buradaki sözde birlik ve sözde hizmet ise güç ve can tesliminden başka bir şey değildir.
Yenidir.
Ama yeni bir TUTSAKLIKTIR.
Dünyada bundan sonra sergilenecek son kesti oyunu (insanın kendi kendine eylediği düşmanlıklar ve tuzaklarda dahil) yeni TUTSAKLIKLARDIR:
Yeniymiş gibi ama eski, tazeymiş gibi ama bayat.

Şimdiye kadar almış olduğumuz bilgiler ve eğitimler ile; hala içimizin taşlarını sökemiyorsak, yaşamlarımızda değişen hiç bir şey yoksa ve buna rağmen sarıldığımız her şey ellerimizin arsından kum tanesi gibi akıp gidiyorsa ve canımızın acısını içimizde düşlediğimiz yeni dünyanın devleşen sanrılarıyla geçiriyorsak ve maddesel aleme eskisinden daha çok eğilim gösteriyorsak, bıraktığımızı sandığımız yargılarımız korkularımız bir bir yine kapımızı çalmaya başladıysa, değil bir insanı kucaklamak artık kimseyi bile görmek istemiyorsak, ve artık kendimiz için bir yabancıysak halen üçüncü boyut farkındalığının liyakatındayız.
Zihnimiz veya kendini bütünden ayrı gören egomuz; bizi Yeni Enerjiye, Yeni Dünyaya götürdüğünü söylüyorsa ve biz için için bu sabırsız sesi ve itiliminin çabanın farkındaysak, -meliler, -malılar, amalar halen dilimizdeyse basitçe şunu hatırlayalım
-Bırakalım gidenlerin hepsi gitsin - Sadece - biz- Şimdi Burada Ol’alım yeterli.
(Bize acı keder tutsaklık sefalet yokluk ve iç karğaşa veren her şey; malımızdan mülkümüze, ilişkilerimizden, duygularımıza ve düşüncelerimize, beklentilerimize aklımıza gelen veya gelmeyen her şeyi; canımıza can katmayan her şeyi bırakırız.
Ve canımızın peşine sevgiyle düşeriz, yarın ne olacağım diye düşünmeden, kendimizi ego itilimiyle garantiye almadan; hesap kitap yapmadan, Şimdi Burada Ol’manın Bilgisinin gereğini yerine getiririz.)
( Bu demek değildir ki; dünyasal sorumluluklarımızdan kaçacağız ve vur patlasın çal oynasın her gece bir barda gönlüm hovarda olacak.
Bilgi; sevgiyle içimizdekini gerçek kılmak için hayatımızda olan diğerlerinin de en yüksek potansiyellerinin ve hayırlarının gerçekleşmesi için birlikte çözümler üretmektir.
Ve bizi, birlikte tutsaklığa sefalete acıya bağlayan ve yıllanmış sorunlara çözüm Ol’maktır. Çare Ol’maktır.
Yüreğimizin sesini dinlediğimizde hiç kimse zarar görmez göremez.
Eğer seçiminizden dolayı bir acı oluşuyorsa da; istiridyenin içindeki inci Ol’ma acısıdır. Yaradan esirgeyecek koruyacak ve şifalandıracaktır.
Çünkü herkesin yüreğinde oturan, ve her yerde Ol’An O’dur.
Yeter ki biz yüreğin kanunlarını gerçek kılalım ve kararlarımızı yüreğimizden verelim. Endişeyi korkuyu çabayı ve sanrıyı bırakalım.
Yüreğimizden konuşalım, yaşayalım, verelim.
Ve yürekte yaşanmasına aynalık edelim.

Basitçe eylemlerimizden duygularımıza ve düşüncelerimize kadar tüm boyutlarımızda izin verelim ve Ol’alım.
Ve Ol’mak hissetmek ile başlar.
Değişim ve Geçiş hissetmeden olabilecek bir şey değildir.
Geçişi ve yeniyi -hissetmek- gerçek kılacaktır.

Yeninin malzemesi ve kozmik maddesi “Hissetmektir”.
Sevgiyi hissetmek ve sevmek için kendimize izin verdiğimizde, yüreğimizde bir sızı oluşmaya başlar. Çünkü sevmek incinmeye açık hale gelmektir. Sevmek varlığını Ol’makta Ol’Ana olduğu gibi açmaktır. Sevmek başımıza deneyim olarak ne gelirse gelsin, karşımıza kim ve ne çıkarsa çıksın Hak’tan geldiğini bilerek ve sevebildiğimiz için şükrederek, inci Ol’maya başlamaktır.

Farkındalık Bilgidir.
Hissetmek Sevgidir.
Farkındalıkla hissederiz
Hissederek ayırt ederiz
Yeni dünyanın; tüm fiziksel duyuların karşılığı Ol’An duyu organı( benzetme) Hissetmektir.
Hissetmemiz; bizi eyleme geçirebiliyorsa değişimimizi ateşleyebiliyorsa hissetmektir.
Hareket geçirmeyen, değişim yaratmayan hissediş olamaz.
Bu Farkındalıktır.
Fark etmek tek başına yeterli değildir.
Hissetmeyi ( değişimi başlatan ateş) farkındalığın üstüne örtebilme yeteneği kazanmamız hayrımızadır.

Kendimizin, diğer insan kardeşlerimizin kalplerinin derinliğinde erimek, manalarda birlikte demlenmek hissetmektir.
Çoğalmak ve genişlemektir.
Çoğalmak ve genişlemek çözümdür.
Başka bir dünya yaratmaktır. Yeni Dünyayı yaratmaktır.
Yeni Dünya hissederek, çoğalarak genişleyerek kapsayarak ve böylelikle üçüncü boyutun “dert sanrılarına” çare olarak gerçek Ol’acak her birimizin yüreğinde.
Dertler, kederler sanrı olmasına rağmen , yinede onlara çare olarak, çözüm üreterek Yeni Dünyayı gerçek kılacağız ve Yeni Enerjiyi; sevgiyi aşkı bereketi barışı özgürlüğü huzuru yaşlı dünyamıza ve yorgun yaşamlarımıza demirleyebileceğiz.

Ne daha önce ne daha sonra.
Bizi kendimizden başka hiç kimse kurtaramayacak, ne ilahi Alem, ne Galaktik Alem ne de başka dostlar.
İnsanın ipi kendi elindedir.
İster varlığını tüketir, isterse de yokluktan varlığını üretir.
İnsan Ol’arak birbirimizi sevdikçe, birbirimizi maddi manevi anlayabildikçe ve kucaklayabildikçe, hadi Dostum diyerek sevgiyle yan yana yürüyebildikçe çıkabiliriz karanlıkların içinden.

Liyakatımız; sevgiyle aşkla ihtiyacımız Ol’madan yansımak, koşulsuzca paylaşmak, zararsızca kucaklaşmak ve bir diğerinin varlığında -Kendi varlığımıza- şükrederek yan yana yürüyebilmek ve “iyi ki varsın” diyebilmektir.


Yazan Nilgün Nart
28.08.2008 İstanbul / Turkiye