28 Eylül 2009 Pazartesi

YAŞAMIN YASALARI

YAŞAMIN YASALARI

Doğada gerçekleşmekte olan, doğa olaylarında, gezegensel dengelerde, işbaşında olan kuvvetler daima Bütünün en yüksek faydasını açığa çıkaracak görünüşte gerçekleşirler.
Fiziksel görünüş açısından, kaos olarak tanımlayacaklarımız, kaosla birlikte eğer içinden çıkmayı başarabilirsek bizi bir sonraki bilinç eşiğimizin kapısına getiren itici güç olabilecek Ol’Anlardır.
Her zaman içsel ve dışsal kaosumuzun ardında bizim için büyük gelişmeler saklıdır. Büyük gelişmeler, büyük geçişlerin habercisidir.

Öyleyse Şimdi Burada dünyada ve özel yaşamlarımızda yaşadığımız ve giderek kaotik bir hal alan dengesizlik ve kaos, yaklaşmakta Ol’An Büyük Gelişmenin ve Geçişinin dengelenme DEVİNİMLERİDİR.

Ve dengeler, yaşamın yasalarının değişmez özelliğinde hepimizin en yüksek hayrına Ol’acak şekilde, kuantum bilinçliliğinin Sonsuz Şimdisinin An’larında yaşamlarımıza akmakta ve yeniyi yapılandırmakta.
Yaşamın Yasalarının değişmez özelliği her zaman Bütünün en yüksek hayrının gözetilmesidir. Şahsımız adına bizlerde büyük gelişim evrelerinde yaşamın yasalarının değişmezine (Bütünün En Yüksek Hayrına) hizalanabilirsek ve odağımız Bütünün en yüksek hayrında tutabilirsek, yaşamlarımızın her alanında şifalanmalar kendiliğinden mücizevi olarak gerçekleşmeye başlayacaktır.
Mucizeler zaten yüksek yasalarla hizalanmamızdan kaynaklanan “kendimizin” ifadesinden başka bir şey değildir.
Mucize, yüksek realitelerin, fiziksel alemlerde tecelli etme tarzlarıdır.
Yüksek realiteler, farklı boyutların ifadeleridir, fiziksel ile çakıştıklarında, mucize olarak algılanırlar. Aslında bir başka açıdan baktığımızda da her zaman, bizlerin anlayacağı seviyede iş başındadırlar; eşzamanlılık gibi, hatırlayış gibi.

Ve bizler kendimizi yaşamlarımızda en yüksek hayrımıza ne kadar açabilirsek ve arzumuzu yüreğimizde her An tutabilirsek, bilincimizin Büyük Geçişlerini yapması (genişlemesi) ve tutabildiğ ışığı dünyada demirlemesi ve akıtması daha kolay olacaktır.
Bu farkındalık, ışığımızın sorumluğunu almayı ve kendimizce yorumlayarak içsel disiplinimizi sürekli ve gerçek kılmayı gerektirir.
“gereklilik” bizlerin dünyasal yaşamlarımızda çok sevmediğimiz bir kelimedir ve bir takım zorunlulukları ifade eder.
Fakat; yükselmek her zaman bir gücü gerektirir. Güç 3. boyut alışkanlıklarını ve algılamasını bırakabilme gücüdür.
3.Boyut algısı sıfırlanmadan (-0-); kısaca 3.boyut deneyimleri ile etkileşim, hiçbir şeyden etkilenmeyeceğimiz farkındalık noktasına yükselmeden ve bir süre bu sıfır (geçiş) noktasında kalmadan (yeninin –Nedenlerini- oluşturmadan), 5. boyut; “yaşadığımızı bilebileceğimiz” anlamda yaşanamaz.
Yaşanamadığı zaman yine farklı şekilde başka ve öncekine göre daha derin bir ayrılığın içine düşeriz. Burası da başka bir düşüştür. Ve gerçek bir düşüştür.
Tasavvuf literatüründe gerçekte -sıraat köprüsü- ile ima edilen geçiş benzetmesi 2012 ye kadar sürecek olan süredir ve buradaki düşüşlerin hepside gerçek düşüşlerdir. Çünkü Sonsuz Şimdinin An’ları bizlerin anlayabileceğimiz hali ile uzun dünyasal zaman dilimlerini kapsayabilir. Ve kapsar. Zihnimizin sabırsızlığını, dünyasal mantığını ve karmaşasını düşündüğümüzde sürelerin nasıl da dayanılmaz olabileceğini varın siz hesaplayın. Dengelenmek, sebat etmek, disiplin bir gerekliliktir.

Her ne kadar “gereklilik”; 3.boyutta mecburiyet ve zahmetli bir şey olarak adlandırılmış ve yaşanmışsa da, yüksek alemlere odaklanabilmek için, 5.boyutun eşiğinden (Bilinç Eşiği-Sıraat Köprüsü) bakıldığında “gereklilik”; 3.boyutun algısını bırakabilme ve dönüştürebilme tekniğidir.
Ve En Büyük Teknik ve yetenek ise; İnsanın (her birimizin kendimiz adına) bilincinde geçeceği ve aşacağı uçurumun tekniğidir.
Çok basit Ol’An her zaman en zordur.
Çünkü 3.boyut kaos (yokluk) boyutudur. Korku acı üzüntü ayrılık boyutudur. Dışarısıdır. Mücadele ve kargaşadır. Kaosun içinde çözüm yoktur
Basit Ol’An; her zaman içerdedir. Kabuldür ve çözümdür.

İnsanlığın bilincindeki aşılması en zor ve en büyük eşik, tüm sanrıları ve ayrılığı yaratan UÇURUM; etrafımızda bizden başka bir şey varmış yanılgısındadır. Güç ve teknik burada gereklidir.
Bilinçlilik; dışarıyı (sanrıyı-dedikoduyu-yargıyı-nefreti-öfkeyi-acıyı-ayrılığı) bırakıp gözlerimizi dışardan içimize çevirebilmekteki ve bunu her An yapmaktaki en yüksek hayrımızı görebilme bilinçliliğimizdir.
Dışardan içeriye bakabilmek; bilinçteki çok büyük bir uçurumu aşmayı gerektirir. Bu devrimseldir.
Zira dışarı baktıkça Yok’luk Alemlerine (illuzyona) bakmaktayızdır. İçimize bakmaya başladığımızda Var’lık Alemlerine -kendi- içsel gerçeğimize de bakmaya başlarız.
Kendi içsel gerçeğimize bakabilmek, gözlerimizi içeri çevirebilmek, tekamül ve ÖZ ile ilgilidir. Bu ise tasavvufun aynalar evrenindeki aynaları fark edebilmek ve her Aynadan bakanın sen (bakanın kendisi) Ol’duğunu bilebilmektir.
İçimize baktıkça ve her şeyin NEDENİNİ kendimizde aradıkça aynalarda ki görüntüde netleşecektir.
Veya Bizler -net-, -basit-, yani –kendimiz- Ol’duğumuz ölçüde aynalarda bir süre sonra netleşecek. Belki de aynaların netleşmesi; tıpkı gerekliliğin, yüksek alemlerde farklı anlamlara gelmesi ve farklı anlamların farklı görünüşleri açığa çıkarması gibi, aynalarda, biz netleştikçe başka bir GÖRÜNÜŞ olarak ortaya çıkacaklardır.

Ve Yaşamın Yasaları hiçbir boyutta değişmeden yaşanılan boyutun gerçekliğine uygun; Bütünün En Yüksek hayrına işlemeye devam edecektir.

“Dünya toprağına atılmış bir tohumum, kendimce büyüyüp ağaç olacağım Gökbahçelerinde, ki meyvelerim salkım saçak dağılacak Alemlere, yada seçimimce dünya toprağında eriyip çözüneceğim Hiçliğin Sessizliğine.” nnArt


Yazan Nilgün Nart
23.09.2009 İstanbul/ Türkiye

Hiç yorum yok: